Romalı burnu düzeltilmesi, burun sırtında “dorsal hump” olarak adlandırılan belirgin kemik ve kıkırdak kemerin, yüz profiliyle ideal estetik dengeye kavuşturulması işlemidir. Günümüzde bu yapısal formun tedavisinde altın standart olarak kabul edilen koruyucu rinoplasti (Preservation Rhinoplasty) teknikleri, burun çatısını kesip çıkartmak yerine, mevcut yapıyı bir bütün olarak koruyarak aşağı indirmeyi hedefler. Push-down ve Let-down gibi ileri cerrahi yaklaşımlar sayesinde, burun sırtının doğal anatomik pürüzsüzlüğü ve bağları muhafaza edilirken, aynı seansta nazal valv gibi kritik hava yolları genişletilerek solunum fonksiyonları da kalıcı olarak iyileştirilir.
Romalı burnu yapısının anatomik nedenleri nelerdir?
Burun sırtındaki bu tümsek, aslında tek bir yapıdan ibaret değildir. Burnun anatomik mimarisi, bir binanın çatısına benzer. Üst kısımda sert kemik yapı alt kısımda ise daha esnek olan kıkırdak yapı bulunur. Romalı burnu dediğimiz görüntü, tam bu iki farklı dokunun birleştiği noktada meydana gelen aşırı büyümenin sonucudur. Çoğu zaman genetik mirasımız bu durumu belirler; ailenizden gelen kodlar, burun kemiklerinizin ve kıkırdaklarınızın ne kadar büyüyeceğini tayin eder. Ancak bazen çocukluk çağında yaşanan travmalar da büyüme plaklarını etkileyerek bu forma neden olabilir.
Bu yapısal özelliğin oluşumunda rol oynayan faktörler şunlardır:
- Genetik yatkınlık
- Etnik köken özellikleri
- Kıkırdak dokunun aşırı gelişimi
- Burun kemiklerinin aşırı büyümesi
- Çocukluk çağı travmaları
- Burun ucu desteğinin zayıflığı
Özellikle burun ucu desteği zayıf olduğunda, burun ucu yerçekimiyle aşağıya doğru döner ve sırt kısmındaki kemer çok daha belirgin hale gelir. Buna “yalancı kemer” (pseudo-hump) dediğimiz durumlar da dahildir. Yani bazen kemer çok büyük değildir ama burun ucu düşük olduğu için gözümüze büyük görünür.
Kemerli burun ve Romalı burnu nefes almayı nasıl etkiler?
Hastalarımız kliniğe genellikle estetik kaygılarla gelirler, ancak detaylı bir muayene yaptığımızda işin rengi değişir. Romalı burnu sadece dışarıdan görünen bir şekil bozukluğu değildir. Burun çatısının yüksek ve kemerli olması, içerideki hava tünelinin mimarisini de doğrudan etkiler. “Nazal valv” dediğimiz, havanın buruna ilk girdiği ve dirençle karşılaştığı en dar bölge, bu tip burunlarda genellikle anatomik olarak dardır.
Kemerli yapıya sahip hastalarda sıklıkla karşılaştığımız şikayetler şunlardır:
- Kronik burun tıkanıklığı
- Efor sırasında nefes darlığı
- Ağız açık uyuma
- Sabahları ağız kuruluğu
- Horlama eğilimi
- Koku alma hassasiyetinde azalma
Burun çatısı bir çadır gibidir; eğer çadırın direği çok yüksekse (kemer), yan duvarlar birbirine yaklaşır ve içerideki alan daralır. Bu nedenle kemerli burna sahip kişilerde septum deviasyonu (iç kıkırdak eğriliği) ihtimali de oldukça yüksektir. Modern cerrahi felsefede, sadece dışarıdaki kemeri düzeltmek yetmez; aynı seansta içerideki hava yolunu da açmak, hastanın hayat kalitesi için estetik kadar önemlidir.
Geleneksel yöntemler ile koruyucu rinoplasti arasındaki fark nedir?
Yıllardır uygulanan geleneksel rinoplasti yöntemlerinde mantık, “fazlalığı kesip atmak” üzerine kuruluydu. Bunu bir evin çatısını tamir etmeye benzetebiliriz. Geleneksel yöntemde çatı yüksekse ustalar çatıya çıkar, kiremitleri ve altındaki tahtaları keser (törpüler veya kırar), çatıyı alçaltır ve sonra üzerini tekrar kapatmaya çalışırdı. Bu yöntem kemeri yok eder mi? Kesinlikle evet. Ancak burun sırtının doğal anatomik bütünlüğünü bozar. Burun sırtını oluşturan kemik ve kıkırdak bağlantısı kesildiği için, iyileşme sürecinde düzensizlikler, ele gelen girintiler-çıkıntılar veya ışık yansıma bozuklukları oluşma riski vardır:
Geleneksel yöntemlerin potansiyel dezavantajları şunlardır:
- Burun sırtı düzensizlikleri
- Açık çatı deformitesi riski
- Işık yansıma bozuklukları
- Uzun süren ödem
- Doğal olmayan görünüm
- Burun ucu hissizliği
Buna karşın “Koruyucu Rinoplasti” (Preservation Rhinoplasty) felsefesi oyunu tamamen değiştirmiştir. Bu yaklaşımda biz evin çatısını yukarıdan kesip bozmuyoruz. Bunun yerine, evin temellerinden veya duvarlarının alt kısmından kontrollü bir şekilde parça çıkararak, çatıyı bütünlüğü hiç bozulmadan, bir asansör gibi aşağıya indiriyoruz. Hastanın kendi doğal burun sırtı anatomisi korunmuş oluyor. “Keystone” dediğimiz o kilit taşı bölgesi zarar görmediği için, ameliyat sonrası burun sırtı pürüzsüz ve doğal kalıyor.
Push-down tekniği hangi durumlarda uygulanır?
Koruyucu rinoplastinin en zarif uygulamalarından biri olan “Push-Down” tekniği, adından da anlaşılacağı üzere kemeri kesmek yerine aşağı itme prensibine dayanır. Bu teknikte, burun kemerinin hemen altında yer alan septumdan (burnu ikiye ayıran duvar) ince bir şerit çıkarılır. Temel boşaltılınca, üstteki kemerli yapı bir bütün halinde o boşluğa oturur ve sırt düzleşir.
Push-down tekniğinin en uygun olduğu hasta grubu şunlardır:
- Orta dereceli kemere sahip olanlar
- Burun sırtı düzgün olanlar
- Burun cildi normal kalınlıkta olanlar
- Ciddi asimetrisi olmayanlar
- Daha önce burun ameliyatı geçirmemiş olanlar
Bu teknikle yapılan ameliyatlarda doku hasarı minimumdur. Burun sırtındaki bağlar, damarlar ve sinirler korunduğu için iyileşme süreci klasik yöntemlere göre çok daha hızlıdır. Morluk ve şişlik daha az görülür. En önemlisi, hasta parmağını burnunun üzerine koyduğunda ameliyatlı bir doku değil kendi doğal ve pürüzsüz kemiğini hisseder.
Let-down tekniği ile Romalı burnu nasıl düzeltilir?
Eğer hastamızın burun kemeri çok büyükse veya burun ekseninde ciddi bir eğrilik varsa, Push-Down tekniği yetersiz kalabilir. İşte bu noktada devreye “Let-Down” tekniği girer. Let-Down, Push-Down’ın daha gelişmiş bir versiyonudur. Sadece septumdan değil burnun yan duvarlarından da milimetrik kemik parçaları çıkarılarak burun piramidinin tamamen serbestleşmesi ve kontrollü bir şekilde aşağı inmesi sağlanır.
Let-down tekniğinin sağladığı avantajlar şunlardır:
- Büyük kemerlerin düzeltilmesi
- Eğri burunların aksının düzeltilmesi
- Nazal valv açısının genişletilmesi
- Doğal burun sırtının korunması
- Uzun vadeli yapısal stabilite
Let-Down tekniğinin en büyük artısı, estetiğin yanında fonksiyona yaptığı katkıdır. Burun çatısı aşağı indirilirken, aynı zamanda yanlara doğru hafifçe açılarak yerleştirilebilir. Bu hamle, daralmış olan hava yolunu mekanik olarak genişletir. Yani hasta estetik olarak kemerinden kurtulurken, aynı zamanda hava kanalları genişlediği için çok daha rahat nefes almaya başlar. Bu klasik yöntemlerde elde edilmesi zor olan bir kazanımdır.
Ameliyatsız burun dolgusu ile Romalı burnu düzelir mi?
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte “Sıvı Rinoplasti” olarak bilinen burun dolgusu uygulamaları oldukça popüler hale geldi. Ancak burada hastalarımızın çok iyi anlaması gereken bir illüzyon var. Burun dolgusu, burnu küçültmez veya var olan kemiği yok etmez. Dolgu maddesi bir hacimdir ve enjekte edildiği yeri şişirir.
Romalı burnunda dolgu mantığı “kamuflaj” üzerine kuruludur. Kemerin başladığı burun köküne ve kemerin bittiği burun ucu bölgesine dolgu yapılarak, o aradaki çukurlar doldurulur. Böylece kemer, düz bir hattın içinde gizlenmiş olur. Profil daha düz görünür, ancak teknik olarak burnun toplam hacmi artmıştır.
Burun dolgusunun uygun olmadığı durumlar şunlardır:
- Burnun zaten büyük olduğu durumlar
- Nefes alma problemi olanlar
- Çok belirgin ve büyük kemeri olanlar
- Burun ucunun çok düşük olduğu durumlar
- Kalıcı çözüm arayanlar
Eğer burnunuz yüzünüze göre büyükse, dolgu yapmak burnunuzu daha da iri gösterecektir. Ayrıca dolgu geçici bir işlemdir; kullanılan malzemeye göre 12 ile 18 ay arasında erir ve işlemin tekrarlanması gerekir. Kalıcı ve küçültücü bir etki için cerrahi hala tek ve en geçerli seçenektir.
İyileşme süreci nasıldır ve nelere dikkat edilmelidir?
Hastalarımızın en çok çekindiği konu, ameliyat sonrası süreçtir. Ancak eski zamanlardan kalma o “gözleri kapanan, simsiyah moraran, tamponlar çıkarken acıdan bayılan” hasta hikayeleri artık geride kaldı. Özellikle koruyucu rinoplasti tekniklerinde, kemik ve yumuşak doku travması çok az olduğu için iyileşme süreci oldukça konforludur.
Ameliyat sonrasında artık bez tamponlar kullanmıyoruz. Bunların yerine, içinde hava yolu olan silikon yapraklar (splint) yerleştiriyoruz. Bu sayede hasta ameliyattan çıktığı andan itibaren nefes alabilir.
İyileşme sürecinde dikkat edilmesi gerekenler şunlardır:
- Başın yüksekte tutulması
- Düzenli buz uygulaması
- Gözlük kullanımından kaçınma
- Darbelerden korunma
- Burun içi temizliği
- Tuzlu tüketiminin kısıtlanması
İlk 2-3 gün hafif bir ödem (şişlik) olması normaldir. Birinci haftanın sonunda burun üzerindeki termoplastik atel ve içindeki silikonlar çıkarılır. Bu andan itibaren hasta “yeni burnuyla” tanışır ancak bu henüz final sonuç değildir. Burnun tam şeklini alması, derinin yeni iskelete tam oturması zaman alır. Ancak hasta birinci haftadan sonra sosyal hayatına, işine veya okuluna rahatlıkla dönebilir. Ağrı konusunda ise endişeye mahal yoktur; rinoplasti şaşırtıcı derecede ağrısız bir ameliyattır ve basit ağrı kesicilerle süreç çok rahat yönetilir.

Op. Dr. Alev Camcıoğlu, 1975 Kırcaali doğumludur. Saint Michel Fransız Lisesi sonrası, 2001’de Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Kulak Burun Boğaz ve Baş-Boyun Cerrahisi uzmanlığını 2008’de tamamladıktan sonra çeşitli illerde mecburi hizmetini yaptı ve askerlik görevini Genelkurmay Başkanlığı’nda gerçekleştirdi. İstanbul Hospital ve Nişantaşı Hastaneleri’nde çalıştı. Şu anda özel kliniğinde İstanbul, Türkiye’de burun estetiği alanında hizmet vermektedir.

