Burun anatomisi, bu kompleks organı oluşturan kemik, kıkırdak ve yumuşak doku gibi yapısal elemanların tümüdür; bu yapı hem burnun dış şeklini hem de içindeki septum gibi kritik parçaları tanımlar. Burnun işlevi ise bu anatomik yapının, solunan havayı filtreleyip nemlendirmekten koku duyusunu sağlamaya kadar uzanan hayati görevleridir. Estetik ve fonksiyonel cerrahide kalıcı başarı, bu iki kavramın ayrılmaz bütünlüğüne dayanır. Çünkü ideal bir sonuç, yalnızca estetik olarak uyumlu değil aynı zamanda temel görevlerini kusursuzca yerine getiren sağlıklı bir burun yapısı oluşturmayı gerektirir.
Burnun Dış Yapısı ve Anatomisi Nasıl Bir Bütündür?
Dışarıdan baktığımızda burnu tek bir parça gibi görsek de aslında o, üç farklı bölümden oluşan, birbiriyle mükemmel bir uyum içinde çalışan bir yapıdır. Tıpkı bir bina gibi düşünebilirsiniz; sağlam bir temeli (kemik), yarı esnek duvarları (orta kıkırdak çatı) ve daha narin, hareketli bir çatısı (burun ucu) vardır. Tüm bu iskelet yapıyı ise kişiden kişiye kalınlığı değişen bir deri ve yumuşak doku katmanı bir örtü gibi sarar. Bu bölümler birbirinden bağımsız değildir, aksine birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Birinde yapılan en küçük bir değişiklik bile, bir domino taşı gibi diğerlerini etkiler.
Burnun dış yapısını oluşturan ana bölümler şunlardır:
- Üst Kısım (Kemik Çatı)
- Orta Kısım (Kıkırdak Çatı)
- Alt Kısım (Burun Ucu ve Kanatları)
Bu yapısal bütünlük, burun estetiği ameliyatlarının neden bu kadar özen ve hassasiyet gerektirdiğini gösteren en temel bilgidir. Bir heykeltıraşın mermeri yontarken her bir darbenin bütün heykeli nasıl etkileyeceğini düşünmesi gibi, cerrah da burun üzerinde yaptığı her hamlenin bütünsel sonuçlarını öngörmelidir.
Burun Kemiği Estetik Ameliyatlarda Neden Bu Kadar Kritik Bir Rol Oynar?
Burnumuzun en üst, en sert ve hareketsiz olan üçte birlik kısmı, kemik çatı olarak adlandırılır. Bu bölge, tüm burun yapısının temelini, yani binanın ana taşıyıcı kolonlarını oluşturur. İki adet burun kemiğinin orta hatta ve yanlarda üst çene kemiğinin uzantılarıyla birleşmesinden meydana gelir. Bu kemiklerin en tepede, alın kemiğiyle birleştiği noktaya ise “burun kökü” (radix) denir. Burun kökünün derinliği ve açısı, profilimizden bakıldığında burnumuzun ne kadar uzun veya kısa, ne kadar kalkık veya basık duracağını belirleyen en önemli estetik referans noktasıdır. Adeta bir kaydırağın başlangıç noktası gibidir; ne kadar yüksek veya alçak olduğu, kaydırağın geri kalanının eğimini tamamen değiştirir.
Kemik çatının bittiği ve kıkırdak yapının başladığı geçiş noktasına “rhinion” adı verilir. Ancak bu geçiş, iki parçanın basitçe birbirine değdiği bir yer değildir. Burun kemikleri, hemen altındaki kıkırdakların (üst yan kıkırdaklar) üzerine bir çatıdaki kiremitlerin birbiri üzerine binmesi gibi yaklaşık 4-5 mm kadar uzanır. Bu kiremitvari örtüşme, burnun orta kısmına inanılmaz bir destek ve stabilite sağlar. Bu detay, cerrahi açıdan hayati bir öneme sahiptir. Örneğin burun kemerini almak için törpüleme veya kesme (osteotomi) işlemi yapıldığında, bu hassas bağlantı bozulabilir. Eğer bu bağlantı dikkatsizce bozulursa, burnun orta kısmı desteğini yitirerek içeri doğru çökebilir. Bu nedenle kemik çatıya yapılan her müdahale, onun hemen altındaki kıkırdak yapılarla olan ilişkisi düşünülerek planlanmalıdır.
Burnun Orta Kısmındaki Kıkırdak Yapısı Nefes Almayı Nasıl Etkiler?
Burnun yarı esnek olan orta kısmı, hem görünüm hem de fonksiyon açısından en kritik bölgelerden biridir. Bu bölgeyi, bir çift “üst yan kıkırdak” (ULC) oluşturur. Ancak bu kıkırdakları burnun orta direği olan septumdan ayrı düşünmek anatomik olarak hatalıdır. Gerçekte bu kıkırdaklar, septumun sırt kısmıyla orta hatta birleşerek tek bir bütünleşik, adeta bir “T” harfi şeklinde bir yapı meydana getirirler. Burnun orta kısmının desteği ve şekli, bu entegre yapı sayesinde sağlanır.
Bu birleşik yapının en önemli fonksiyonel detayı, septum ile üst yan kıkırdaklar arasında oluşan açıdır. Normalde 10-15 derece civarında olması gereken bu açı, “iç burun valfi” olarak adlandırılır. Bu bölge, tüm solunum yolumuzun en dar kesitidir ve burundan geçen hava akımına karşı oluşan direncin ana merkezidir. Bunu dar bir koridor gibi düşünebilirsiniz. Koridor ne kadar daralırsa, içinden geçmek o kadar zorlaşır ve bir sıkışıklık hissi oluşur. Benzer şekilde bu valf açısındaki en ufak bir daralma bile kişinin nefes alma kalitesini ciddi şekilde düşürerek sürekli bir burun tıkanıklığı hissine yol açabilir.
Üst yan kıkırdakların, üstteki burun kemiklerinin altına girdiği bölgeye ise “kilit taşı bölgesi” (keystone area) denir. Bu bölgenin bütünlüğü, estetik açıdan pürüzsüz bir burun sırtı için çok önemlidir. Özellikle burun kemeri alınırken bu bölgenin zarar görmesi, “ters V deformitesi” denilen ve estetik olarak hiç hoş görünmeyen bir duruma yol açar. Bu deformite, üst yan kıkırdakların içe doğru çökerek kaşlardan burun ucuna uzanan estetik hattı bozması ve burnun orta kısmında gölgeli bir “V” harfi görünümü oluşturmasıdır.
Burnun orta çatısının temel işlevleri şunlardır:
- Burun sırtına şekil ve destek vermek
- Hava yolunun en önemli bölümü olan iç valfi oluşturmak
- Kemik yapı ile burun ucu arasında estetik bir geçiş sağlamak
Burun Ucu Anatomisi, Şeklini ve Desteğini Nereden Alır?
Burnumuzun en hareketli, en karmaşık ve estetik olarak en çok dikkat çeken bölgesi olan alt kısmı, yani burun ucu ve kanatları, şeklini ve desteğini bir çift yay gibi esnek kıkırdaktan alır. Bu kıkırdaklara “alt yan kıkırdaklar” (LLC) denir. Modern burun estetiği tekniklerinin büyük bir kısmı, bu narin kıkırdakların hassas bir şekilde analiz edilip yeniden şekillendirilmesi üzerine kuruludur. Her bir alt yan kıkırdak, üç boyutlu ve oldukça karmaşık bir yapıya sahiptir.
Bu kıkırdağın ana bölümleri şunlardır:
- İç Bacak (Medial Crus)
- Orta Bacak (Dom)
- Dış Bacak (Lateral Crus)
İç bacaklar, iki burun deliğini ayıran ve kolumella adı verilen yapının ana iskeletini oluşturur; adeta burun ucunu ayakta tutan iki küçük direktir. Orta bacak, yani domlar, bu direklerin en tepe noktasıdır ve burun ucuna o arzulanan, ışığı yansıtan zarif ve belirgin şeklini verir. Dış bacaklar ise yanlara doğru uzanarak burun kanatlarının çerçevesini oluşturur ve nefes alırken kanatların içeri çökmesini engeller.
Burun ucunun dik duruşu ve sağlamlığı ise birkaç farklı mekanizmaya bağlıdır. Bunların en önemlileri şunlardır:
- Alt yan kıkırdakların kendi içsel gücü ve esnekliği
- Bu kıkırdakların, hemen üstlerindeki üst yan kıkırdaklara olan lifli bağlantıları
- İç bacakların, septumun alt ucuna olan bağ dokusu bağlantısı
Burada ilginç bir anatomik detay daha vardır: Burun kanatlarımızın (ala) o etli ve hareketli kısmının içinde hiç kıkırdak bulunmaz. Bu kısım, temel olarak yağ ve bağ dokusundan oluşur. İşte bu yüzden eğer onları destekleyen dış bacak kıkırdakları zayıflarsa veya ameliyat sırasında yanlış konumlandırılırsa, burun kanatları nefes alırken kolayca içeri doğru çökebilir.
Burun Derisi Kalınlığı Ameliyat Sonucunu Nasıl Değiştirir?
Burnun kemik ve kıkırdak iskeletini, bir elbise gibi saran yapıya “deri-yumuşak doku zarfı” denir. Bu zarfın kalınlığı, yağ oranı ve karakteri kişiden kişiye, hatta aynı burnun farklı bölgelerinde bile büyük değişiklik gösterir. Bu durum ameliyatın nihai sonucunu belirleyen en kritik faktörlerden biridir. Bunu, bir heykelin üzerini örten kumaşa benzetebiliriz. Eğer kumaş çok kalın ve kaba ise (kalın deri), alttaki heykelin ince detayları asla görünmez. Eğer kumaş çok ince ve şeffaf ise (ince deri), alttaki heykelin en küçük kusuru bile hemen göze çarpar.
Genel olarak deri, burun sırtının ortalarında en ince, kemik çatıda orta kalınlıkta, burun ucunda ise en kalın ve en yağlı yapıdadır. Bu durumun cerrahi sonuçları çok önemlidir. Kalın ve yağlı bir burun ucu derisi, altta yapılan en zarif kıkırdak şekillendirmesini bile maskeleyebilir ve istenen inceliğin elde edilmesini zorlaştırabilir. Hatta ameliyat sonrası daha fazla ödem tutarak “yumuşak doku pollybeak” dediğimiz, burun ucunun hemen arkasının şişkin kalması gibi bir duruma yol açabilir. Tersine, çok ince bir deri ise altta konulan en ufak bir greftin (kıkırdak yama) kenarını veya iskeletteki minik bir pürüzü acımasızca belli edebilir. Bu nedenle cerrahi plan, hastanın deri tipine göre özel olarak ayarlanmalıdır.
Burnun İçindeki Duvar Olan Septumun Görevi Nedir?
Burun boşluğunu tam ortadan ikiye ayıran duvara “burun septumu” denir. Bu yapı bir evin ana taşıyıcı duvarı gibidir; hem evi odalara ayırır hem de çatının tüm yükünü taşır. Septumun ön kısmı esnek bir kıkırdaktan, arka ve üst kısmı ise kemikten oluşur. Bu kompozit yapı burnun hem sırtına hem de ucuna birincil desteği sağlayan merkezi bir direktir.
Septumun burun estetiğindeki rolü ikilidir ve bu durum onu cerrahinin en ilginç yapılarından biri yapar. Çoğu zaman septum, problemin ta kendisidir. Örneğin septumdaki bir eğrilik (deviasyon), hem dışarıdan burnun eğri görünmesine hem de içeriden nefes alma güçlüğüne neden olur. Ancak aynı zamanda septum, çözümün de anahtarıdır. Septumun dörtgen şeklindeki kıkırdak kısmı, burnun diğer kısımlarını yeniden yapılandırmak, desteklemek veya şekillendirmek için ihtiyaç duyulan en kaliteli, en sağlam ve en uyumlu greft (kıkırdak parçası) malzemesidir. Yani septum, hem düzeltilmesi gereken bir sorun hem de düzeltme için gereken malzemenin çıktığı bir hazinedir.
Septumu oluşturan ana yapılar şunlardır:
- Dörtgen Kıkırdak (Ön ve alt kısım)
- Etmoid Kemik (Arka ve üst kemik kısım)
- Vomer Kemiği (Arka ve alt kemik kısım)
“L-Strut” Yapısı Nedir ve Korunması Neden Hayatidir?
“L-strut” (L-şekilli destek), septum ameliyatları sırasında burun desteğini korumak için mutlaka muhafaza edilmesi gereken, septum kıkırdağının yük taşıyan kısmını tanımlayan hayati bir cerrahi kavramdır. Adından da anlaşılacağı gibi, burun sırtı boyunca ve septumun alt kenarı (kolumella) boyunca uzanan, kesintisiz bir “L” harfi şeklinde bir kıkırdak şerididir. Bu destek şeridinin genellikle en az 1-1.5 cm genişliğinde bırakılması gerekir.
Bu yapıyı, bir binanın temelini ve ana taşıyıcı duvarını birleştiren L-şeklindeki bir kiriş gibi düşünebilirsiniz. Bu kirişi kaldırırsanız, tüm bina çöker. Septum ameliyatlarında bu L-şekilli desteğin korunması kesinlikle zorunludur. Yeterli bir L-strut bırakılmazsa, burun desteğinde feci bir kayıp yaşanır.
Bu desteğin kaybedilmesi durumunda ortaya çıkabilecek ciddi sorunlar şunlardır:
- Semer burun deformitesi (Burun sırtının tamamen çökmesi)
- Burun ucunun düşmesi ve geriye gitmesi
- Tüm burun yapısında total bir çökme
L-strut’un bütünlüğü güvence altına alındıktan sonra, bu L’nin iç kısmında kalan kıkırdak bölgeleri, burnun diğer kısımlarını onarmak için greft olarak güvenle kullanılabilir. Bu ilke, septum cerrahisini sadece bir tıkanıklık açma işleminden, tüm burnu yeniden yapılandıran kapsamlı bir estetik ameliyatın temel taşı haline getirir.
“Burun Eti” Olarak Bilinen Konkaların İşlevi Nedir?
Halk arasında “burun eti” olarak bilinen konkalar, aslında her bir burun boşluğunun yan duvarında bulunan, kemik ve yumuşak dokudan oluşan raflardır. Genellikle her iki tarafta üçer tane (alt, orta ve üst konka) bulunur. Bu yapıların temel görevi, soluduğumuz havayı akciğerlere gitmeden önce hazırlamaktır.
Konkalar, bunu yüzey alanını inanılmaz derecede artırarak yaparlar. Üzerlerindeki kan damarlarından zengin mukoza tabakası sayesinde, solunan soğuk ve kuru havayı hızla ısıtır, nemlendirir ve içindeki toz, polen gibi partikülleri filtrelerler. Adeta bir arabanın radyatörü veya bir klimanın filtresi gibi çalışırlar. Bu sayede hassas akciğer dokumuz korunmuş olur. Bazen, özellikle alt konkalar alerji veya yapısal nedenlerle normalden fazla büyüyebilir (hipertrofi). Bu durum burun tıkanıklığının en yaygın nedenlerinden biridir ve estetik burun ameliyatı ile aynı seansta bu konkaların küçültülmesi, nefes alma fonksiyonunu iyileştirmek için gerekebilir.
Estetik Bir Burun İçin Hangi Yüz Oranları ve Açıları Değerlendirilir?
Başarılı bir estetik sonuç, sadece burnun kendi içinde güzel olmasıyla değil aynı zamanda yüzün genel yapısıyla uyumlu olmasıyla mümkündür. Bu uyumu sağlamak için, cerrahi planlamada bazı objektif estetik analiz yöntemleri kullanılır. Ancak buradaki amaç herkesi standart bir kalıba sokmak değil kişiye özel, doğal ve dengeli bir sonuç elde etmektir. Bu oranlar ve açılar, birer reçete değil birer rehberdir.
Analiz, genellikle yüzü hayali çizgilerle bölümlere ayırarak başlar. Örneğin yüz yatay olarak üç eşit parçaya (alın, burun, çene bölgesi) ve dikey olarak beş eşit parçaya (göz genişlikleri referans alınarak) bölünür. İdeal bir durumda burnun uzunluğu yataydaki orta üçte birlik kısmı kaplarken, burun kanatlarının genişliği de dikeydeki merkezi beşte birlik kısma, yani iki gözün iç köşeleri arasına denk gelmelidir. Elbette bu oranlar, etnik kökene ve kişisel yüz yapısına göre esneklik gösterir.
Bunun yanı sıra profil görünümünde bazı önemli açılar da değerlendirilir. Bunlar burnun yüzle olan ilişkisini ve kendi içindeki oranlarını anlamamıza yardımcı olur:
- Nazofrontal Açı (Alın ile burun sırtı arasındaki geçiş açısı)
- Nazolabial Açı (Burun ucu ile üst dudak arasındaki açı, burnun kalkıklığını gösterir)
- Burun Ucu Projeksiyonu (Burnun yüzden ne kadar önde durduğu)
- Burun Ucu Rotasyonu (Burun ucunun ne kadar yukarı veya aşağı dönük olduğu)
Tüm bu ölçümlerin ötesinde, belki de en önemli estetik kavramlardan biri de “Kaş-Burun Ucu Estetik Çizgisi”dir. Bu kaşın iç kısmından başlayıp, burun sırtının yanından yumuşak bir kavisle süzülerek burun ucunun belirgin noktasına uzanan kesintisiz bir hayali çizgidir. İdeal bir burunda bu çizgiler simetrik, pürüzsüz ve zarif bir akışa sahiptir. Burun kemeri, eğrilik veya ameliyat sonrası oluşan “ters-V” gibi deformiteler, bu akıcı çizgiyi bozar. Dolayısıyla cerrahinin asıl hedefi, sadece bir kemeri almak veya bir ucu küçültmek değil bu estetik çizgileri yeniden oluşturmaktır.
Burun Kemeri Şikayetinin Anatomik Sebepleri ve Çözümleri Nelerdir?
Burun kemeri, estetik burun ameliyatı istemenin en yaygın nedenlerinden biridir. Profilde görülen bu dışbükeylik, aslında hem kemik hem de kıkırdağın aşırı büyümesinden kaynaklanır. Kemerin üst kısmı burun kemiklerinden, alt kısmı ise septumun ve üst yan kıkırdakların sırt kısmından oluşur. Kemerin düzeltilmesi için temelde iki farklı felsefe ve yaklaşım vardır:
Bu yaklaşımlar şunlardır:
- Geleneksel Yöntem (Kırıp-Törpüleme veya Komponent Rezeksiyon)
- Koruyucu Yöntem (Pushdown/Letdown veya Dorsal Preservation)
Geleneksel yöntemde kemer bir törpü veya keski yardımıyla doğrudan alınır. Bu işlem burun çatısını adeta “açarak” bir “açık çatı deformitesi” yaratır. Bu boşluğu kapatmak ve burnun aşırı geniş görünmesini engellemek için, burun kemiklerinin yanlardan kontrollü bir şekilde kırılarak (osteotomi) ortaya yaklaştırılması gerekir. Koruyucu yöntemde ise burun sırtı doğrudan alınmaz. Bunun yerine, alttan bir miktar septum çıkarılarak tüm kemik-kıkırdak çatı bir bütün halinde aşağıya doğru indirilir. Bu yöntemin avantajı, burnun doğal sırt çizgisinin ve en önemlisi iç valf bölgesinin korunmasıdır.
Hangi yöntem seçilirse seçilsin, özellikle geleneksel yöntemde kemer alındıktan sonra burnun orta çatısının yeniden yapılandırılması hayati önem taşır. Çünkü kemerin alınmasıyla septum ve üst yan kıkırdaklar arasındaki bağlantı kopar. Bu bağlantı “spreader greft” adı verilen kıkırdak yamalarla onarılmazsa, kıkırdaklar içe doğru çökerek hem nefes alma problemine (iç valf daralması) hem de estetik olarak kötü görünen “ters-V deformitesine” yol açabilir. Spreader greftler, bu bölgeye yerleştirilerek hem çatıyı yeniden oluşturur, hem hava yolunu açar hem de burun sırtına pürüzsüz ve doğal bir görünüm kazandırır.
Geniş ve Yuvarlak Burun Ucu (Bulböz Tip) Anatomisi Nasıl Düzeltilir?
“Bulböz tip” olarak adlandırılan geniş, yuvarlak ve tanımsız burun ucu, tek bir nedenden kaynaklanmaz. Doğru tedavi için altta yatan anatomik sebebi doğru teşhis etmek gerekir.
Bulböz bir burun ucunun olası anatomik nedenleri şunlardır:
- Alt yan kıkırdakların (LLC) normalden daha geniş veya daha dışbükey (kubbe gibi) olması
- Bu kıkırdakların uç kısımlarının (domlar) birbirinden çok ayrık durması
- Burun derisinin kalın, ağır ve yağlı bir yapıda olması
- Bazen de burun sırtının alçak olması nedeniyle burun ucunun olduğundan daha büyük algılanması (göreceli bir illüzyon)
Modern burun ucu estetiğinin felsefesi, eskiden olduğu gibi agresif bir şekilde kıkırdak çıkarmak yerine, kıkırdakları koruyarak yeniden şekillendirmek üzerine kuruludur. Amaç daha narin, üçgenimsi ve belirgin bir burun ucu yapısı oluşturmaktır. Bunun için en sık kullanılan yöntemler kıkırdaklara atılan özel dikişlerdir. Bu dikişler, adeta bir ayakkabı bağcığını sıkarak şekil vermek gibi, kıkırdakları birbirine yaklaştırır, düzleştirir veya yeniden konumlandırır. Bu sayede hiç kıkırdak çıkarmadan veya çok az bir miktar çıkararak burun ucu inceltilebilir. Eğer kıkırdaklar çok zayıfsa veya burun ucuna daha fazla destek ve tanım kazandırmak gerekiyorsa, septumdan alınan kıkırdak parçalarıyla yapılan greftler (kolumellar strut, shield greft) kullanılır. Bu greftler, hem içeriden destek sağlar hem de dışarıdan daha belirgin ve zarif bir burun ucu görünümü yaratır.
Eğri Burun Anatomisi Neden Sadece Estetik Bir Sorun Değildir?
Dışarıdan bakıldığında görülen eğri bir burun, neredeyse her zaman altta yatan bir septum eğriliğinin (deviasyon) dışa yansımasıdır. Yani sorun sadece estetik değildir; temelinde fonksiyonel bir problem yatar. Septum, burnun orta direği olduğu için, eğer bu direkte bir eğrilik varsa, tüm çatı da bu eğriliği takip edecektir. Bu durum hem estetik olarak asimetrik bir görünüme hem de genellikle eğriliğin olduğu tarafta ciddi bir burun tıkanıklığına yol açar.
Eğer rinoplasti sırasında bu altta yatan septum eğriliği düzeltilmezse, ameliyat başarısız olur. Çünkü kıkırdağın bir “hafızası” vardır ve zamanla eski eğri pozisyonuna dönmeye çalışarak dış burnu da beraberinde çeker. Bu nedenle eğri bir burnun düzeltilmesi, kapsamlı bir yaklaşımla hem içteki septumun hem de dıştaki kemik ve kıkırdak çatının birlikte ele alınmasını gerektirir. Tedavinin temel taşı septoplasti, yani septumun düzeltilmesidir. Ardından, eğri kemikleri düzeltmek için asimetrik kemik kesileri (osteotomiler) ve özellikle orta çatıdaki eğriliği kamufle edip desteklemek için “spreader greftler” kullanılır. Bu greftler, eğriliğin içbükey tarafına yerleştirilerek adeta bir “kama” görevi görür ve sırtın orta hatta gelmesine yardımcı olur.
Nefes Alırken Burun Kanadı Çökmesi (Nazal Valf Yetmezliği) Nasıl Teşhis ve Tedavi Edilir?
Nazal valf yetmezliği veya çökmesi, derin nefes alırken burun yan duvarlarının içeri doğru yapışarak hava yolunu tıkaması durumudur. Bu oldukça rahatsız edici bir burun tıkanıklığı sebebidir. Hem burnun orta kısmındaki iç valfte hem de burun kanatlarındaki dış valfte görülebilir. Genellikle daha önceki başarısız ameliyatlar, travma, yaşlanma veya kıkırdakların doğuştan zayıf olması gibi nedenlerle ortaya çıkar.
Tanısı oldukça basittir. “Cottle Manevrası” adı verilen bir testle kolayca anlaşılabilir. Bu testte, yanak nazikçe yana doğru çekildiğinde burun yan duvarı dışarı doğru açılır. Eğer bu basit hareketle kişinin nefes almasında belirgin bir rahatlama oluyorsa, bu durum nazal valf yetmezliğinin bir işareti olarak kabul edilir.
Tedavinin amacı, nefesin yarattığı negatif basınca direnecek şekilde zayıflamış olan yan duvarı güçlendirmektir. Bunun için kullanılan başlıca cerrahi yöntemler şunlardır:
- Spreader Greftler (Özellikle iç valf çökmesi için)
- Alar Batten Greftler (Özellikle dış valf ve burun kanadı çökmesi için)
- Destekleyici Dikiş Teknikleri
- Biyouyumlu İmplantlar
Özellikle “alar batten greftler”, bu sorunun çözümünde çok etkilidir. Bu teknikte, genellikle septumdan veya kulaktan alınan küçük bir kıkırdak parçası, çöken bölgedeki derinin altına bir cep oluşturularak yerleştirilir. Bu greft, adeta bir çadırın duvarına yerleştirilen ekstra bir destek çubuğu gibi, duvarın rüzgarda (nefes alırken) içeri çökmesini engeller ve hava yolunu sürekli açık tutar.

Op. Dr. Alev Camcıoğlu, 1975 Kırcaali doğumludur. Saint Michel Fransız Lisesi sonrası, 2001’de Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Kulak Burun Boğaz ve Baş-Boyun Cerrahisi uzmanlığını 2008’de tamamladıktan sonra çeşitli illerde mecburi hizmetini yaptı ve askerlik görevini Genelkurmay Başkanlığı’nda gerçekleştirdi. İstanbul Hospital ve Nişantaşı Hastaneleri’nde çalıştı. Şu anda özel kliniğinde İstanbul, Türkiye’de burun estetiği alanında hizmet vermektedir.