Burun tamponu, kanamayı durdurmak veya rinoplasti gibi operasyonlar sonrası iç dokuları desteklemek amacıyla burun boşluğuna yerleştirilen medikal bir pansuman materyalidir. Çıkarılması gereken türleri, hekim tarafından öncelikle özel solüsyonlarla yumuşatılarak dokuya yapışması engellenir ve ardından nazik, tek bir hareketle çekilerek alınır. Bu işlemin doğru uygulanması, ameliyat sonrası hasta konforunu doğrudan etkiler ve iyileşme sürecindeki ağrı hissini en aza indirir. Modern cerrahideki gelişmeler, bu süreci hastalar için çok daha katlanılabilir hale getirmiştir ve tampon ihtiyacını büyük ölçüde ortadan kaldırmıştır.
Burun tamponu nedir ve neden kullanılır?
Burun tamponu, en basit tanımıyla, belirli tıbbi amaçlar için burun boşluğuna yerleştirilen özel bir pansuman materyalidir. İlk bakışta basit bir sünger gibi görünse de ardında yatan mantık ve hedefler oldukça çeşitlidir. Eskiden neredeyse her burun ameliyatının vazgeçilmez bir parçası olarak görülse de günümüzde bu yaklaşımın ne kadar doğru olduğu ciddi şekilde sorgulanmaktadır.
Bir cerrahın burun tamponu kullanmasının temel sebepleri vardır. Bunları anlamak, modern tıbbın neden artık ondan uzaklaştığını kavramak için de bir anahtar niteliğindedir. Tampon kullanımının başlıca hedefleri şunlardır:
- Kanamanın durdurulması
- İç yapının desteklenmesi
- İstenmeyen durumların önlenmesi
- İyileşme ortamının iyileştirilmesi
Bu hedefleri biraz daha açalım. En temel ve hayati amaç kanamayı kontrol altına almaktır. Burun, içi kılcal damarlarla dolu bir ağ gibidir. Özellikle burnun ön kısmında, birden fazla damarın birleştiği ve adeta bir trafik kavşağı gibi olan “Kiesselbach pleksusu” adında çok hassas bir bölge bulunur. Burun kanamalarının çoğu buradan kaynaklanır. İşte tampon, bu bölgeye doğrudan bir baskı uygulayarak kanayan damarları sıkıştırır ve pıhtılaşmanın başlayabilmesi için gerekli olan mekanik ortamı sağlar.
İkinci olarak özellikle burun estetiği veya septum eğriliği (septoplasti) gibi ameliyatlarda, yeniden şekillendirilen kıkırdak ve kemik yapıların yerinde sabit kalması gerekir. Tampon, bir nevi “iç alçı” görevi görerek bu narin yapıları ilk kritik iyileşme döneminde destekler.
Bir diğer önemli hedef ise komplikasyonları önlemektir. Septoplasti sırasında, burun orta duvarını kaplayan mukoza adı verilen doku katmanları kaldırılır. Ameliyat sonunda bu katmanlar arasına kan sızıp birikirse “septal hematom” adı verilen tehlikeli bir durum ortaya çıkabilir. Bu kan birikintisi, kıkırdağın beslenmesini bozarak erimesine ve zamanla burun sırtının çökmesine (semer burun deformitesi) yol açabilir. Tampon, bu boşluğu doldurarak kanın birikmesine engel olur. Aynı zamanda, burnun orta duvarı ile yan duvarları arasında istenmeyen yapışıklıkların (sineşi) oluşmasını engellemek için de bir bariyer görevi görür.
Burun tamponu vücudu nasıl etkiler ve neden bu kadar rahatsızlık verir?
Burun tamponu yerleştirilmesi, sadece burnunuzun içinde bir dolgu hissetmenizden çok daha öte, tüm vücudunuzu etkileyen bir durumdur. Bu rahatsızlığın nedenlerini anladığınızda, modern cerrahinin neden “tamponsuz” yöntemlere yöneldiğini daha iyi kavrayacaksınız.
Her şey, burnun tamamen tıkanmasıyla başlar. Burun, sadece koku alma organımız değil aynı zamanda soluduğumuz havayı akciğerlere hazırlayan bir klima sistemidir. Havayı ısıtır, nemlendirir ve içindeki toz parçacıklarını filtreler. Tamponlar bu yolu tamamen kapattığında, vücut B planına geçer: ağızdan nefes almak. Ancak ağız solunumu, burun solunumu kadar verimli değildir. Bu durum bir dizi fizyolojik değişikliği tetikler. Vücudunuza giren oksijen miktarında hafif bir düşüş (hipoksemi) ve bazen karbondioksit seviyesinde bir artış yaşanabilir.
Bu durumun vücudunuzdaki somut yansımaları bilimsel olarak da kanıtlanmıştır. İki taraflı burun tamponu takıldığında, vücut bu strese cevap olarak kan basıncını (tansiyonu) ve kalp atış hızını artırabilir. Sağlıklı bir birey için bu durum genellikle geçici ve yönetilebilir olsa da altta yatan bir kalp veya akciğer rahatsızlığı olanlar için risk oluşturabilir.
Fizyolojik etkilerin ötesinde, hastanın yaşadığı ve çoğu zaman ameliyatın kendisinden daha zor olarak tanımladığı bir rahatsızlık boyutu vardır. Bu rahatsızlıkların başında gelenler şunlardır:
- Sürekli ağız kuruluğu
- Yutkunma güçlüğü
- Şiddetli baş ağrısı
- Gözlerde sürekli yaşarma
- Uykuya dalmada zorluk
- Kalitesiz ve bölünmüş uyku
- Boğulma hissi ve anksiyete
Hastaların en çok korktuğu an ise genellikle tamponların çıkarılacağı gündür. Bu beklenti, başlı başına bir stres ve anksiyete kaynağıdır. Öyle ki bazı çalışmalar tampon çıkarılmasından hemen önceki anlarda hastaların anksiyete seviyelerinin tavan yaptığını göstermektedir. Estetik bir operasyonun amacı, kişinin hayat kalitesini ve özgüvenini artırmaktır. Ancak bu süreçte yaşanan böylesine yoğun bir olumsuz deneyim, elde edilen güzel sonucun bile gölgesinde kalabilir.
Emilmeyen, yani çıkarılması gereken klasik burun tamponu çeşitleri nelerdir?
Emilmeyen tamponlar, adından da anlaşılacağı gibi, belirli bir süre sonra bir hekim tarafından çıkarılması gereken materyallerdir. Hasta konforu açısından en sorunlu olan grup budur.
En bilineni, Polivinil Alkol (PVA) Süngerleri (piyasadaki en yaygın markasıyla Merocel olarak bilinir). Bu tamponlar, buruna yerleştirilmeden önce kuru ve sıkıştırılmış haldedir. İçerideki kan veya sıvıyla temas ettiklerinde, bir sünger gibi şişerek kendi ağırlıklarının onlarca katı kadar sıvı emerler. Bu şişme, burun duvarlarına güçlü bir baskı uygulayarak kanamayı durdurur. Etkili bir yöntem olsa da en büyük dezavantajı dokuya sıkıca yapışmasıdır. Gözenekli yapısına kan pıhtıları ve yeni oluşan doku adeta işler. Bu nedenle çıkarılması son derece ağrılı olabilir ve mukoza yüzeyinde yeni bir travma yaratarak tekrar kanamaya neden olabilir.
Bir diğer çeşit ise Şişirilebilir Balonlu Kateterlerdir (örneğin Rapid Rhino). Bu sistem, hava ile şişirilen bir balon ve bu balonun etrafını saran özel bir kumaş kılıftan oluşur. Kılıf, suyla temas ettiğinde kaygan bir jele dönüşen bir maddeyle (karboksimetilselüloz) kaplıdır. Bu teknoloji, PVA süngerlere göre bir adımdır. Basınç hava ile ayarlanabilir ve kaygan yüzeyi sayesinde mukozaya yapışması engellenir. Bu da hem yerleştirilmesini hem de çıkarılmasını daha kolay ve daha az ağrılı hale getirir.
Geçmişte kullanılan bir diğer yöntem de Geleneksel Şerit Gazlı Bezdir. Vazelin gibi maddelerle kayganlaştırılmış uzun gazlı bez şeritlerinin kat kat buruna doldurulması esasına dayanır. Ancak bu yöntem yerleştirilmesinin ve çıkarılmasının aşırı derecede travmatik olması nedeniyle modern cerrahide neredeyse tamamen terk edilmiş, tarihi bir uygulama olarak kabul edilmektedir.
Eriyebilen, yani kendiliğinden kaybolan burun tamponu çeşitleri nelerdir?
Eriyebilen (biyobozunur) tamponlar, ameliyat sonrası hasta konforunda devrim yaratan bir yeniliktir. Bu materyaller, görevlerini tamamladıktan sonra çıkarılmaya ihtiyaç duymazlar; zamanla vücut tarafından emilir veya burnun doğal temizleme mekanizmalarıyla atılırlar. Bu sayede hastaların korkulu rüyası olan “tampon çıkarma” işlemi tamamen ortadan kalkar.
Bu gruptaki materyallerin bazı avantajları şunlardır:
- Çıkarma işlemi yoktur.
- Çıkarma ağrısı ve anksiyetesi yaşanmaz.
- Çıkarmaya bağlı tekrar kanama riski ortadan kalkar.
- Genellikle daha yüksek hasta konforu sağlarlar.
Bu materyallerin birkaç farklı türü vardır. Jelatin bazlı olanlar (Gelfoam, Floseal gibi), kanla temas ettiklerinde bir iskele görevi görerek pıhtılaşmayı hızlandırırlar. Özellikle Floseal gibi aktif ajanlar, içerdikleri trombin maddesi sayesinde pıhtılaşmayı doğrudan tetikler. Bu özellikleri sayesinde kanama kontrolünde oldukça etkilidirler.
Okside rejenere selüloz (Surgicel gibi) bazlı materyaller ise kanla temas ettiğinde jelimsi bir kütleye dönüşerek pıhtı oluşumuna yardımcı olur. Ayrıca doğal olarak antibakteriyel bir etkiye de sahiptirler.
Son olarak sentetik polimer ve polisakkarit bazlı pansumanlar (Nasopore gibi) bulunur. Bu ürünler, genellikle agresif kanama kontrolünden çok, nazik bir destek sağlamak, yapışıklıkları önlemek ve nemli bir iyileşme ortamı yaratmak için tasarlanmıştır. Sıvıyı emdikten sonra parçalanan bir jele dönüşürler ve birkaç gün içinde burundan doğal yollarla temizlenirler. Bu grup, hasta konforu açısından genellikle en iyi sonuçları veren materyallerdir.
Ancak eriyebilen tamponların da bir sınırı vardır. Mekanik baskı güçleri, klasik şişen süngerler kadar yüksek olmadığı için, çok şiddetli kanamalarda yeterli olmayabilirler. Bu nedenle kullanım kararı, ameliyatın durumuna ve cerrahın tecrübesine bağlıdır.
Rinoplasti ameliyatlarında neden artık rutin burun tamponu kullanılmamalıdır?
Geçmişte bir standart olan burun tamponu kullanımı, günümüzün modern rinoplasti anlayışında artık bir istisna olmalıdır. Artık dünyanın önde gelen kulak burun boğaz ve plastik cerrahi otoriteleri, komplikasyonsuz bir burun estetiği veya septoplasti ameliyatından sonra rutin olarak tampon yerleştirilmemesi gerektiğini açıkça belirtmektedir. Bunun arkasında yatan çok güçlü ve geçerli nedenler vardır:
Tampon kullanmanın bazı olumsuz sonuçları şunlardır:
- Şiddetli ameliyat sonrası ağrı
- Yoğun hasta anksiyetesi ve korku
- Nefes almada zorluk ve boğulma hissi
- Uyku kalitesinde ciddi bozulma
- Kan basıncı ve kalp hızı üzerinde olumsuz etkiler
- Ağrılı ve travmatik çıkarma işlemi
- Çıkarma sırasında yeniden kanama riski
- Göz çevresi morluklarında artış
Tarihsel olarak tamponların kanamayı, ödemi ve morluğu azalttığı düşünülürdü. Ancak yapılan bilimsel çalışmalar bu faydaların tutarlı olmadığını göstermiştir. Hatta tam tersine, bazı çalışmalar tamponların kanın doğal drenaj yollarını tıkayarak göz çevresindeki morlukları daha da kötüleştirebildiğini ortaya koymuştur.
Tampon yerine kullanılan modern ve konforlu yöntemler nelerdir?
Neyse ki tıp, tamponların yarattığı boşluğu çok daha konforlu ve etkili alternatiflerle doldurmuştur. “Tamponsuz burun ameliyatı” olarak bilinen bu modern yaklaşımlar, hastanın iyileşme sürecini çok daha kolay ve ağrısız hale getirir.
Bu yöntemlerin başında Trans-septal Kapitone (Yorgan) Dikişleri gelir. Bu tekniği, yetenekli bir terzinin iki hassas kumaş parçasını birbirine özenle dikmesine benzetebiliriz. Cerrah, ameliyat sırasında burun orta duvarını (septum) kaplayan mukoza katmanlarını, kendiliğinden eriyen incecik dikişlerle, adeta bir yorgan kaplar gibi karşılıklı olarak birbirine diker. Bu dikişler, tamponun yaptığı işi çok daha zarif bir şekilde yapar.
Kapitone dikişlerinin sağladığı avantajlar şunlardır:
- Mukoza katmanları arasında boşluk bırakmaz.
- Kan birikintisi (septal hematom) riskini ortadan kaldırır.
- Tampon gibi burnu tamamen tıkamaz.
- Hasta ameliyattan hemen sonra burnundan nefes alabilir.
- Tamponun neden olduğu ağrı, basınç ve rahatsızlık yaşanmaz.
- Çıkarılması gereken bir materyal olmadığı için “tampon çıkarma” stresi ortadan kalkar.
Çok sayıda bilimsel çalışma, kapitone dikiş tekniğinin, hematom ve yapışıklık gibi komplikasyonları önlemede en az tamponlar kadar etkili olduğunu, ancak hasta konforu açısından ise kıyaslanamayacak kadar üstün olduğunu defalarca kanıtlamıştır.
Bir diğer alternatif ise İç Silikon Splintlerdir. Bunlar septumun her iki yanına yerleştirilen ince, yumuşak ve esnek silikon plakalardır. Özellikle çok hasarlı veya zayıf kıkırdakların olduğu karmaşık vakalarda güçlü bir iç destek sağlarlar. En büyük avantajları, genellikle ortalarında veya yanlarında bir hava kanalı bulunmasıdır. Bu sayede burun tamamen tıkanmaz ve bir miktar hava akışı sağlanır. Splintler, genellikle ameliyattan 5-7 gün sonra muayenehanede basit ve ağrısız bir işlemle çıkarılır. Tampona göre çok daha konforlu olsalar da yine de bir çıkarma işlemi gerektirmeleri ve burunda bir yabancı cisim hissi yaratmaları nedeniyle, kapitone dikişleri genellikle daha çok tercih edilen “tamamen dikişli” bir yöntemdir.
Tamponsuz bir burun ameliyatı nasıl mümkün olmaktadır?
“Tamponsuz ameliyat” aslında sadece tampon yerine dikiş kullanmak demek değildir. Bu aynı zamanda bir cerrahi felsefesidir. En üst düzeydeki yaklaşım ne tampona ne de dikişe ihtiyaç duyacak kadar titiz ve dokuya saygılı bir ameliyat tekniği uygulamaktır. Bu cerrahın ustalığının ve tecrübesinin bir göstergesidir.
Tamponsuz bir ameliyat sürecini mümkün kılan temel unsurlar şunlardır:
- Mukoza koruyucu teknikler
- İleri kanama kontrolü yöntemleri
- Üstün görüntüleme teknolojileri
Modern cerrahide amaç dokuyu olabildiğince az travmatize etmektir. “Mukoza koruyucu” teknikler sayesinde, burun içini kaplayan o değerli doku katmanları yırtılmadan, kesilmeden, en az hasarla korunur. Dokuyu ne kadar az hırpalarsanız, o kadar az kanar.
Ameliyat sırasında oluşan en ufak kanamalar bile anında kontrol altına alınır. Bu sadece kanamayı durdurmakla kalmaz, aynı zamanda cerrahın çok daha temiz ve net bir görüş alanında çalışmasını sağlar. İnce uçlu bipolar koter gibi gelişmiş cihazlar, sadece kanayan damarın olduğu noktaya etki ederek etraftaki sağlıklı dokulara zarar vermeden hassas bir kanama kontrolü sağlar.
Tüm bunları mümkün kılan en önemli faktörlerden biri de teknolojidir. Eskiden kafa lambalarıyla, kısıtlı bir görüşle yapılan ameliyatların yerini, artık burnun en derin noktalarını bile aydınlatan ve büyüten endoskopik kameralar almıştır. Bu üstün görüntüleme, cerrahın her bir detayı görerek çok daha hassas ve kontrollü çalışmasına olanak tanır.
Çıkarılması gereken bir burun tamponu için hazırlık nasıl yapılır?
Her ne kadar modern pratikte kaçınılsa da bazen şiddetli kanama gibi istisnai durumlarda emilmeyen tampon kullanımı zorunlu olabilir. Böyle bir durumda çıkarma işleminin olabildiğince sorunsuz geçmesi için doğru hazırlık yapmak çok önemlidir.
- Yapılması gereken hazırlıklar şunlardır:
- Doğru zamanlama
- Sakinleştirici iletişim
- Ağrı kesici önlemi
- Lokal uyuşturucu spreyler
Genellikle tamponlar 24 ila 72 saat arasında çıkarılır. Daha uzun süre kalması enfeksiyon riskini artırır. İşlemden önce hekiminiz size süreci anlatarak, ne hissedeceğinizi açıklayarak sizi rahatlatmalıdır. En önemli adımlardan biri, işlemden yaklaşık bir saat önce size uygun bir ağrı kesici verilmesidir. Ancak kan sulandırma riski nedeniyle Aspirin ve benzeri (NSAID grubu) ilaçlardan kesinlikle kaçınılmalıdır. Gerekli görülürse, işlemden hemen önce burun deliklerine sıkılan lokal anestezik spreyler de bölgeyi bir miktar uyuşturarak konforu artırabilir.
Korkulan an: Burun tamponu çıkarma işlemi adım adım nasıl yapılır?
Bu işlem doğru yapıldığında saniyeler içinde biter ve korkulduğu kadar kötü olmak zorunda değildir.
İşlemin adımları genellikle aşağıdaki gibidir:
- Adım 1: Ön Islatma (En Kritik Adım!)
- Adım 2: Doğru Pozisyon ve Sakin Nefes
- Adım 3: Nazik ve Sabit Çekiş
- Adım 4: Kontrol
Özellikle Merocel gibi süngerimsi tamponlar için en kritik adım ön ıslatmadır. Hekim, bir enjektör yardımıyla tamponun görünen ucuna bol miktarda serum fizyolojik sıkar. Bu sıvının tamponu yumuşatması ve dokuya olan yapışıklığını çözmesi için 5-10 dakika beklenir. Bu basit adım, ağrıyı ve travmayı dramatik ölçüde azaltır. Rapid Rhino gibi balonlu sistemlerde ise sadece balonun havası boşaltılır.
Sizden dik oturmanız ve ağzınızdan sakin bir şekilde nefes alıp vermeniz istenir. Hekim, uygun bir aletle tamponu kavrar ve burnun tabanına paralel, düz bir hat üzerinde, ani olmayan, tek ve sabit bir hareketle tamponu çeker. İşlem bittikten sonra burun içi kontrol edilir ve gerekirse biriken pıhtılar nazikçe temizlenir. Hafif bir sızıntı olması normaldir ve genellikle basit bir bası ile durur.
Ameliyat sonrası bakımda kullanılan tekniğe göre nelere dikkat edilmelidir?
Ameliyat sonrası iyileşme süreciniz, içeride tampon olup olmamasına veya hangi tekniğin kullanıldığına göre farklılık gösterir. Doğru bakım, iyileşmenizi hızlandırır ve konforunuzu artırır.
Eğer emilmeyen (çıkarılacak) tamponunuz varsa:
Bu dönemde dikkat etmeniz gerekenler şunlardır:
- Kesinlikle burnunuzu sümkürmeyin.
- Ağzınız açık hapşırın.
- Başınız yüksekte (birkaç yastıkla) uyuyun.
- Ağır kaldırmaktan, ıkınmaktan, öne eğilmekten kaçının.
- Ağız kuruluğu için bol sıvı tüketin ve oda nemlendirici kullanın.
- Burnun ucuna konulan damlama pedini kirlendikçe değiştirin.
- Hekiminizin verdiği antibiyotik ve ağrı kesicileri düzenli kullanın.
Eğer eriyebilen tamponunuz veya kapitone dikişleriniz varsa (“tamponsuz” bakım):
Bu çok daha konforlu bir süreçtir. Dikkat etmeniz gereken en önemli noktalar şunlardır:
- En önemli kural: Hekiminizin önerdiği andan itibaren (genellikle ameliyatın ertesi günü) burun yıkamasına başlayın.
- Bunun için eczanelerden temin edebileceğiniz hazır okyanus suyu spreyleri veya özel yıkama kitleri kullanabilirsiniz.
- Burun yıkama, burnu nemli tutar, kabukları temizler, eriyen materyalin atılmasına yardımcı olur ve iyileşmeyi hızlandırır.
- Başlangıçta burnunuzdan jelimsi, renkli akıntılar gelmesi normaldir, endişelenmeyin.
- Yine aynı şekilde ilk birkaç hafta ağır aktivitelerden kaçınmalı ve burnunuzu sümkürmemelisiniz.
Eğer iç silikon splintleriniz varsa:
- Bakım, dikişli yönteme çok benzer.
- Burun yıkaması, splintlerin etrafının temiz kalması ve tıkanmaması için yine çok önemlidir.
- Splintleri yerinde tutan dikişlerle oynamayın.
- Hekiminizin belirlediği günde (genellikle 5-7. gün) splintlerinizi aldırmak için randevunuza gidin.

Op. Dr. Alev Camcıoğlu, 1975 Kırcaali doğumludur. Saint Michel Fransız Lisesi sonrası, 2001’de Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Kulak Burun Boğaz ve Baş-Boyun Cerrahisi uzmanlığını 2008’de tamamladıktan sonra çeşitli illerde mecburi hizmetini yaptı ve askerlik görevini Genelkurmay Başkanlığı’nda gerçekleştirdi. İstanbul Hospital ve Nişantaşı Hastaneleri’nde çalıştı. Şu anda özel kliniğinde İstanbul, Türkiye’de burun estetiği alanında hizmet vermektedir.