Kaburga kıkırdağı, özellikle daha önce başarısız burun ameliyatı geçirmiş hastalarda (revizyon) veya travma, doğuştan gelen anomaliler gibi nedenlerle burnun yapısal desteğinin tamamen kaybolduğu durumlarda kullanılan en temel materyaldir. Diğer kıkırdak kaynaklarının hem miktar hem de dayanıklılık olarak yetersiz kaldığı bu zorlu vakalarda, burna kalıcı bir iskelet oluşturmak, çökmüş kısımları yeniden inşa etmek ve burun ucuna güçlü bir destek sağlamak amacıyla tercih edilir. Bu yöntem sahip olduğu eşsiz sağlamlık sayesinde, en karmaşık burunlarda bile hem estetik hem de fonksiyonel olarak uzun ömürlü ve tatmin edici sonuçlar elde edilmesini sağlar.
Burun Estetiği Ameliyatlarında Kaburga Kıkırdağı Neden Bir “Kurtarıcı” Olarak Görülür?
Bir binanın sağlamlığının temelindeki kolonlara bağlı olması gibi, bir burnun da güzelliği ve fonksiyonelliği, altındaki kıkırdak ve kemik iskeletinin gücüne bağlıdır. Standart bir burun estetiği ameliyatında, genellikle burnun orta bölmesinde bulunan ve “septum” adını verdiğimiz kıkırdak duvarı bize yeterli malzemeyi sağlar. Ancak bu duvarın tuğlaları, bazen daha büyük bir yapıyı inşa etmek için yetersiz kalabilir. Kaburga kıkırdağı, tam da bu anda iki temel özelliğiyle sahneye çıkar ve adeta bir kurtarıcı rolü üstlenir: eşsiz sağlamlığı ve cömert miktarı.
Öncelikle, kaburga kıkırdağı inanılmaz derecede sağlam ve dayanıklıdır. Ameliyat sonrasında, iyileşme sürecinin doğal bir parçası olan yara dokuları, bir lastik gibi büzülerek yeni oluşturulan burun yapısını aşağıya doğru çekmeye çalışır. Eğer alttaki iskelet yeterince güçlü değilse, zamanla burun ucunda düşme, burun sırtında çökme gibi istenmeyen durumlar yaşanabilir. Kaburga kıkırdağı, bu büzülme kuvvetlerine karşı koyabilecek sertlikte bir “taşıyıcı kolon” görevi görür. Bu sayede burnun ameliyatta verilen yeni şekli yıllar boyunca deforme olmadan, ilk günkü gibi kalıcı olur.
İkinci olarak kaburga kıkırdağı bize neredeyse sınırsız bir kaynak sunar. Burun içinden veya kulaktan alabileceğimiz kıkırdak miktarı bir avuç dolusu kum gibiyse, kaburgadan alabileceğimiz miktar bir kova dolusu kum gibidir. Özellikle burun sırtını belirgin şekilde yükseltmek, ciddi bir çöküntüyü doldurmak veya burun ucunu ileriye doğru güçlü bir şekilde taşımak istediğimizde, bu bol malzeme bize özgürce çalışma imkânı tanır. İhtiyacımız olan her türlü şekil ve boyutta greftleri (doku parçalarını) bu kaynaktan hazırlayabilir, burnun iskeletini adeta sıfırdan, sağlam temellerle inşa edebiliriz. Bu iki özellik, kaburga kıkırdağını zorlu vakaların vazgeçilmez bir parçası haline getirir.
Kaburga Kıkırdağı ile Burun Estetiği Kimler İçin Uygundur?
Kaburga kıkırdağı kullanımı, her hasta için gerekli veya uygun bir yöntem değildir. Bu yönteme, genellikle burnun yapısal bütünlüğünün ciddi anlamda bozulduğu veya doğuştan yetersiz olduğu durumlarda başvururuz. Bu hasta gruplarını daha iyi anlamak için listeleyebiliriz.
Kaburga kıkırdağının en sık tercih edildiği durum revizyon (düzeltme) ameliyatlarıdır. Bunun sebepleri şunlardır:
- Daha önceki ameliyatta burun içi kıkırdağının (septum) tamamen kullanılmış olması
- Mevcut kıkırdakların zayıflamış veya hasar görmüş olması
- Burun sırtının aşırı alınması sonucu oluşan “semer burun” çöküntüsü
- Burnun taşıyıcı iskeletinin çökmesi ve formunu kaybetmesi
- Önceki ameliyatlara bağlı yoğun ve sert yara dokusunun varlığı
Ayrıca hasta daha önce hiç ameliyat olmamış olsa bile, bazı zorlu ilk (primer) vakalarda da kaburga kıkırdağı en doğru seçenek olabilir. Bu durumlar ise şöyledir:
- Kalın derili ve zayıf kıkırdaklı etnik burun yapıları
- Trafik kazası gibi şiddetli travmalar sonucu burnun tamamen çökmesi
- Tümör alınması sonrası yeniden burun yapılması ihtiyacı
- Yarık dudak-damak gibi doğuştan gelen ve burun yapısını etkileyen anomaliler
- Doğuştan gelen aşırı basık veya kısa burun yapıları
Burada önemli bir noktayı vurgulamak gerekir. Bazı bilimsel yayınlarda, kaburga kıkırdağı kullanılan ameliyatların komplikasyon oranlarının daha yüksek olduğu gibi bir izlenim oluşabilir. Bu durum “kompleks vaka yanılgısı” olarak adlandırdığımız bir istatistiksel durumdan kaynaklanır. Cerrahlar olarak bizler, zaten en başından en zorlu, en hasarlı ve en çok müdahale gerektiren, dolayısıyla doğal olarak en riskli olan vakalarda bu yöntemi tercih ederiz. Yani sorunun kaynağı, kullanılan malzemenin kendisi değil ameliyatın yapıldığı burnun zaten mevcut olan karmaşıklığıdır.
Burun Ameliyatında Kullanılan Kıkırdak Türleri Arasındaki Farklar Nelerdir?
Ameliyatta burnu yeniden şekillendirmek için kullanacağımız kıkırdak kaynağını seçerken, her birinin özelliklerini birer alet gibi düşünürüz. Her aletin farklı bir işlevi vardır. Seçimi, tamamen hastanın burnunun neye ihtiyacı olduğuna göre yaparız.
Septum Kıkırdağı (Burun İçi Kıkırdak)
Burnun tam ortasında yer alan bu kıkırdak, adeta evin iç duvarı gibidir. Kolayca erişilebilir olması ve ideal sertliği sayesinde birçok ameliyat için ilk tercihimizdir.
Avantajları:
- İdeal sertlik ve düzlük
- Ek bir kesi gerektirmemesi
- Kolay işlenebilirlik
Dezavantajları:
- Miktarının sınırlı olması
- Revizyon ameliyatlarında genellikle bulunmaması
Kulak Kıkırdağı (Aurikula Kıkırdağı)
Kulak kepçesinden alınan bu kıkırdak, yumuşak ve esnek yapısıyla adeta bir “dekorasyon yastığı” gibidir. Yapısal destekten çok, ince ayarlar ve kamuflaj için kullanılır.
Avantajları:
- Yumuşak ve esnek yapı
- Doğal kavisli olması
- Septuma göre daha bol bulunması
Dezavantajları:
- Yapısal destek için yetersiz güçte olması
- Çökmüş bir burnu kaldıramaması
Kaburga Kıkırdağı (Kosta Kıkırdağı)
Kaburga kıkırdağı ise evin ana “taşıyıcı kolonu” gibidir. En zorlu koşullarda bile yapıyı ayakta tutacak güce ve bolluğa sahiptir.
Avantajları:
- Çok bol miktarda bulunması
- Üstün yapısal dayanıklılık
- Büyük rekonstrüksiyonlara imkân tanıması
Dezavantajları:
- Göğüste ek bir kesi gerektirmesi
- Zamanla eğilme (warping) potansiyeli
- Diğerlerine göre daha uzun bir işlem olması
Vücudun Kendi Dokusu Dışında Güvenilir Alternatif Kıkırdak Seçenekleri Var Mıdır?
Hastanın kendi kaburgasını kullanmak, biyolojik uyum açısından altın standarttır. Ancak göğüste ikinci bir kesi istenmediği veya hastanın durumu uygun olmadığı zamanlarda, modern tıbbın sunduğu güvenilir alternatifler de mevcuttur.
Homolog (Kadavradan Elde Edilen) Kıkırdak
Bu yöntemde doku bankalarından temin edilen, özel işlemlerle steril hale getirilip saflaştırılmış insan kaburga kıkırdağı kullanılır. Bu sayede hastanın göğsünde bir kesi yapılmaz, ameliyat süresi kısalır ve donör bölgeye ait ağrı gibi sorunlar yaşanmaz. İki ana türü vardır:
- Işınlanmış Kıkırdak (IHCC): Gama ışınları ile sterilize edilir. Özellikle burun sırtı büyütmede sonuçları hastanın kendi kıkırdağına yakındır. Ancak uzun vadede erime riskinin bir miktar daha yüksek olabileceği düşünülür.
- Taze Dondurulmuş Kıkırdak (FFCC): Işınlama yapılmadan, steril koşullarda dondurularak saklanır. Yapısal bütünlüğünü daha iyi koruduğu ve erime riskinin daha düşük olduğu kabul edilir. Son yıllarda popülaritesi artmaktadır.
Alloplastik (Sentetik) İmplantlar
Silikon veya Medpor gibi laboratuvarda üretilmiş malzemelerdir. Hazır olmaları ve kolay uygulanabilmeleri bir avantaj gibi görünse de uzun vadeli riskleri nedeniyle dikkatli yaklaşılması gereken bir seçenektir. Vücut bu malzemeleri asla kendi parçası olarak kabul etmez ve etrafında bir kapsül oluşturur. Bu durumun yol açabileceği temel riskler şunlardır:
- Enfeksiyon
- İmplantın yerinden oynaması
- Deriyi incelterek dışarı çıkması (ekstrüzyon)
- Dışarıdan bakıldığında yapay ve belli bir görünüm
- Vücudun yabancı cisim reaksiyonu göstermesi
Genellikle sentetik implantlarla ilgili yaşanan bir sorun, daha sonra çok daha karmaşık bir düzeltme ameliyatı gerektirir ve bu ameliyatta da genellikle hasarı onarmak için kaburga kıkırdağına ihtiyaç duyulur.
Ameliyat Öncesi Değerlendirme ve Planlama Süreci Nasıl İşler?
Başarılı bir kaburga kıkırdağı rinoplastisinin temeli, ameliyat masasında değil muayene odasında atılır. Bu sadece burnun fiziksel yapısını analiz ettiğimiz değil aynı zamanda hastanın beklentilerini, endişelerini ve hedeflerini derinlemesine anladığımız bir süreçtir. Özellikle revizyon hastaları, daha önceki deneyimleri nedeniyle genellikle daha kaygılı ve güvensiz olabilirler. Bu nedenle sabırlı, şeffaf ve empatik bir iletişim kurmak her şeyden önemlidir.
Değerlendirme süreci, burnun sistematik bir muayenesiyle başlar. Burun sırtının yüksekliği, genişliği, eğriliği; burun ucunun şekli, kalkıklığı, definisyonu gibi estetik unsurlar detaylıca not edilir. Ardından fonksiyonel değerlendirmeye geçilir. Hastanın nefes alma şikâyeti olup olmadığı sorgulanır. “Cottle manevrası” gibi basit testlerle, burun kanatları yana doğru çekilerek nefes almadaki rahatlama gözlemlenir ve tıkanıklığın kaynağı (burun valfi çökmesi) tespit edilmeye çalışılır.
Bu aşamada en güçlü yardımcımız, dijital simülasyon teknolojisidir. Hastanın fotoğrafları üzerinde, ameliyatla hedeflenen değişiklikler üç boyutlu olarak gösterilir. Bu sadece neyin hedeflendiğini göstermekle kalmaz, aynı zamanda neyin “mümkün” olduğunu da konuşmamızı sağlar. Bazen hastanın hayalindeki burun, kendi yüz yapısı veya cilt kalınlığı için gerçekçi olmayabilir. Simülasyon, bu limitleri somut bir şekilde ortaya koyarak ortak bir zemin bulmamıza ve hayal kırıklıklarının önüne geçmemize yardımcı olur. Bu ortak karar süreci, hasta ile cerrah arasında bir güven köprüsü kurar ve ameliyatın başarısı için en az cerrahi tekniğin kendisi kadar kritik bir rol oynar.
Kaburga Kıkırdağı Alınması İşlemi Acı Verir mi ve Güvenli midir?
“Kaburgam alınacak” fikri, pek çok hastayı doğal olarak endişelendiren bir düşüncedir. Ancak modern cerrahi teknikler sayesinde bu işlem hem son derece güvenli hem de konforu en üst düzeyde tutacak şekilde gerçekleştirilir. İşlemi, hastalarımızın zihninde canlandırmak için adım adım anlatabiliriz.
Öncelikle, estetik kaygılar düşünülerek kesi yeri özenle seçilir. Kadın hastalarda bu kesi, genellikle yaklaşık 3-4 cm uzunluğunda olacak şekilde memenin altındaki doğal kıvrımın içine gizlenir. Bu sayede iyileşme tamamlandığında yara izi neredeyse görünmez hale gelir. Erkeklerde ise kesi, göğüs kasının hemen alt sınırına, yine mümkün olan en az iz kalacak şekilde yapılır.
Cilt geçildikten sonraki adım, kas dokusuna minimum hasar vermektir. Eskiden kaslar doğrudan kesilerek ilerlenirken, artık “kası koruyucu” bir yaklaşım benimsiyoruz. Yani kas liflerini kesmek yerine, liflerin doğal yönü boyunca nazikçe ayırıp kenara çekiyoruz. Bu basit ama etkili manevra, ameliyat sonrası ağrıyı ve hareket kısıtlılığını önemli ölçüde azaltır.
En kritik aşama ise kıkırdağı alırken akciğere zarar vermemektir. Kaburga kıkırdağını bir zar gibi saran ve “perikondrium” adını verdiğimiz bir kılıf bulunur. Akciğer ile aramızdaki en önemli bariyer, bu kılıfın arka duvarıdır. Cerrah, özel aletlerle kıkırdağın ön ve yan yüzeylerindeki kılıfı sıyırırken, arka duvardaki kılıfı kasıtlı olarak sağlam bırakır. Bu koruyucu kalkan sayesinde, akciğer zarının delinmesi (pnömotoraks) gibi ciddi bir komplikasyonun riski, bilimsel verilere göre %0.1’in altına, yani neredeyse sıfıra indirilmiştir. Bu deneyimli ellerde işlemin ne kadar güvenli olduğunun en somut kanıtıdır.
Kıkırdak alındıktan sonra, bölge kapatılmadan önce uzun etkili lokal anestezik ilaçlar enjekte edilir. Bu hastanın ameliyattan sonraki ilk saatleri ve günü çok daha ağrısız ve konforlu geçirmesini sağlar. Sonuç olarak kaburga kıkırdağı alma işlemi, korkulduğu gibi büyük ve riskli bir müdahale değil titizlikle uygulandığında oldukça kontrollü ve güvenli bir prosedürdür.
Alınan Kaburga Kıkırdağı Burna Nasıl “Monte Edilir”?
Kaburgadan alınan kıkırdak parçası, bir heykeltıraşın elindeki ham mermer bloku gibidir. Bu ham malzemeyi, burnun ihtiyaçlarına göre hassas bir şekilde işleyerek fonksiyonel ve estetik parçalara dönüştürmek gerekir. Bu aşamada iki ana felsefe ve teknik öne çıkar.
- Katı Blok Greftler: Burnun Taşıyıcı Kolonları
Bu yaklaşımda amaç maksimum yapısal destek sağlamaktır. Kıkırdağın en sağlam ve en düz kısmı seçilerek, tek parça halinde, adeta bir binanın “taşıyıcı kolonu” veya “çatı kirişi” gibi kullanılmak üzere yontulur. Örneğin “semer burun” deformitesinde, çöken burun sırtını tek parça halinde yükseltmek için sağlam bir blok hazırlanır. Veya burun ucunu destekleyip kaldırmak için “kolumellar strut” adı verilen güçlü bir dikme oluşturulur. Bu katı greftler, burnun yeni şeklinin yıllarca bozulmadan kalmasını sağlayan temel iskeleti oluşturur.
- Kıyılmış Kıkırdak Greftleri: Burnun Şekillendirilebilir Macunu
Bazen ihtiyaç duyulan şey katı bir destekten çok, pürüzsüz bir yüzey ve doğal bir konturdur. Katı blokların kenarlarının ince derili hastalarda belli olma veya zamanla eğilme riskini ortadan kaldırmak için “kıyılmış kıkırdak” tekniği geliştirilmiştir. Bu yöntemde artan kıkırdak parçaları, yaklaşık 1 mm’lik minik küpler halinde doğranır. Bu işlem kıkırdak içindeki tüm iç gerilimi serbest bırakarak eğilme riskini tamamen sıfırlar.
DCF (Diced Cartilage Fascia): Bu teknikte, kıyılmış kıkırdak parçaları, genellikle hastanın şakak bölgesinden alınan “fasya” adı verilen ince ama dayanıklı bir zarın içine bir puro gibi sarılır. Bu “kıkırdak sarması,” burun sırtına yerleştirildiğinde altındaki kemik ve kıkırdak yüzeyine mükemmel bir şekilde yayılan, pürüzsüz ve yumuşak bir dolgu malzemesi görevi görür.
DCGG (Diced Cartilage Glue Graft): Daha yeni bir teknikte ise, kıyılmış kıkırdak parçaları fasya yerine “fibrin glue” adı verilen biyolojik bir yapıştırıcı ile karıştırılır. Bu macun kıvamında, elle şekillendirilebilen bir greft oluşturur. Fasya almak için ikinci bir kesiye gerek kalmaması en büyük avantajıdır.
Çoğu zaman, en iyi sonuçları elde etmek için bu iki felsefe birleştirilir. Örneğin burnun ana iskeleti katı bir greft ile oluşturulurken, bunun üzerine yerleştirilen ince bir kıyılmış kıkırdak tabakası ile hem pürüzsüz hem de doğal bir görünüm elde edilebilir.
Kaburga Kıkırdağının Eğilme Riski (Warping) Nasıl Yönetilir?
Kaburga kıkırdağı denince akla gelen ilk endişe, “Acaba zamanla eğilir mi?” sorusudur. “Warping” olarak adlandırdığımız bu durum kıkırdağın içindeki doğal gerilim kuvvetlerinin, kıkırdak yontulduktan sonra serbest kalmasıyla ortaya çıkan bir bükülme eğilimidir. Bunu, gergin bir şekilde bükülmüş bir ahşap parçasının, serbest bırakıldığında eski şekline dönmeye çalışmasına benzetebiliriz. Bilimsel veriler, bu riskin yaklaşık %3 ila %5 arasında olduğunu gösterse de bu durumu önlemek için geliştirdiğimiz çok etkili cerrahi stratejiler mevcuttur.
Eğilme riskini yönetmek için aldığımız temel önlemler şunlardır:
- Dengeli Kesit Prensibi: Kıkırdağı yontarken, bunu tek bir yüzeyden değil bir elmayı soyar gibi çepeçevre ve simetrik olarak yaparız. Bu kıkırdağın merkezinde iç gerilimlerin dengede olduğu bir çekirdek bırakmamızı sağlar.
- İntraoperatif Gözlem Süresi: Hazırlanan katı kıkırdak grefti, buruna yerleştirilmeden önce steril serum içinde yaklaşık 20-30 dakika bekletilir. Bu süre, kıkırdaktaki anlık bükülme eğilimlerinin ortaya çıkmasına izin verir ve gerekirse son düzeltmeleri yapmamızı sağlar.
- Eğik Bölme Tekniği: Kaburgayı düz kesmek yerine, belirli bir açıyla (örneğin 30 derece) eğik olarak bölerek daha ince katmanlar elde edilir. Bu tekniğin de eğilme riskini azalttığı gösterilmiştir.
- Kıyılmış Kıkırdak Kullanımı: Yapısal destekten çok kontur düzeltmesi gereken durumlarda, kıkırdağı küçük parçalara ayırmak, iç gerilimi tamamen ortadan kaldırarak eğilme riskini sıfırlar. Bu en güvenli yöntemlerden biridir.
Bu teknikler sayesinde, warping riski artık büyük ölçüde kontrol altına alınabilen ve yönetilebilen bir durumdur.
Kaburga Kıkırdağı ile Yapılan Burun Ameliyatı Sonrası İyileşme Süreci Nasıldır?
Kaburga kıkırdağı ile yapılan ameliyat, hem burunda hem de göğüste bir iyileşme süreci gerektirir. Bu süreçte neler bekleyeceğinizi bilmek, endişelerinizi azaltacak ve daha konforlu bir dönem geçirmenize yardımcı olacaktır.
Burun Bölgesindeki İyileşme:
- İlk Hafta: Burun üzerinde bir atel (plastik kalıp) ve bantlar olur. Şişlik ve morluk en belirgin seviyededir. Burun tıkanıklığı normaldir. Hafta sonunda atel ve dikişler alınır.
- 2-4. Hafta: Şişliklerin önemli bir kısmı iner ve burnun yeni ana hatları ortaya çıkmaya başlar. Ancak burun ucu hala sert ve uyuşuk hissedilebilir.
- 1-6. Ay: Şişlikler giderek azalır ve burun daha doğal bir hal alır. Burun ucundaki sertlik yumuşar. Artık sonucun yaklaşık %80-90’ı görülebilir durumdadır.
- 1. Yıl ve Sonrası: Burnun nihai şeklini alması, derinin alttaki yeni iskelete oturması bir yılı bulabilir. Sonuçlar bu noktadan sonra kalıcıdır.
Göğüs Bölgesindeki (Donör Alan) İyileşme:
- İlk Birkaç Gün: Özellikle derin nefes alırken veya gülerken hissedilen, ağrı kesicilerle kontrol altına alınabilen bir ağrı olması normaldir.
- İlk Birkaç Hafta: Ağrı hızla azalır. Hastalar genellikle bir hafta içinde günlük aktivitelerinin çoğuna dönebilirler.
- Yara İzi Bakımı: Kesi yeri tamamen iyileştikten sonra, yara izinin daha az belirgin kalması için silikon jeller veya bantlar kullanılması önerilir.
- Aktivite: Yaklaşık 4-6 hafta boyunca ağır sporlardan ve göğüs bölgesine baskı yapacak hareketlerden kaçınılması istenir.
Bu Kapsamlı Ameliyatın Komplikasyon Riskleri Nelerdir?
Her cerrahi müdahalenin belirli riskleri vardır. Kaburga kıkırdağı rinoplastisinde de bu riskler mevcuttur, ancak oranları modern tekniklerle oldukça düşürülmüştür. Şeffaflık adına, bilimsel verilerle desteklenen bu potansiyel riskleri bilmek en doğal hakkınızdır.
Burun Bölgesindeki (Alıcı Alan) Potansiyel Riskler:
- Eğilme (Warping)
- Enfeksiyon
- Kıkırdakta Erime (Resorpsiyon)
- Kontur Düzensizliği
- Greftin Yer Değiştirmesi
- Revizyon (Düzeltme) Ameliyatı İhtiyacı
Kaburganın Alındığı Bölgedeki (Donör Alan) Potansiyel Riskler:
- Belirgin veya Kabarık Yara İzi (Hipertrofik Skar)
- Pnömotoraks (Akciğer zarının delinmesi – riski %0.1’den azdır)
- Kalıcı Ağrı (Çok nadir)
- Bölgede Sıvı Birikmesi (Seroma)
- Enfeksiyon
Bu oranların, yöntemin uygulandığı vakaların zorluğu göz önüne alındığında oldukça düşük olduğu ve deneyimli bir ekip tarafından yönetilebildiği unutulmamalıdır.
Kaburga Kıkırdağı ile Elde Edilen Sonuçlar Kalıcı mıdır ve Hasta Memnuniyeti Yüksek midir?
Tüm bu zahmetli ve detaylı sürecin sonunda akla gelen en önemli soru şudur: “Elde edilen sonuç bu çabaya değecek mi ve kalıcı olacak mı?” Bu sorunun cevabı, büyük bir kesinlikle evettir. Kaburga kıkırdağının en büyük vaadi, sağladığı sonuçların dayanıklılığı ve kalıcılığıdır. Hastanın kendi dokusu olduğu için vücut tarafından eritilme riski son derece düşüktür. Sağlam yapısı, burnun yeni formunu zamanın ve yerçekiminin etkilerine karşı yıllarca korumasını sağlar. Bu özellikle daha önce başarısız ameliyatlar nedeniyle hayal kırıklığı yaşamış hastalar için paha biçilmez bir güvencedir.
Bu yapısal güvenilirlik, doğrudan hasta memnuniyetine yansır. Yapılan çok sayıda bilimsel çalışmayı bir araya getiren meta-analizler, kaburga kıkırdağı ile yapılan burun estetiği sonrası hasta memnuniyet oranının %89 ila %92 gibi olağanüstü yüksek seviyelerde olduğunu göstermektedir. Bu rakamlar, ameliyatın sadece estetik bir başarı sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda hastaların özgüvenini ve yaşam kalitesini de önemli ölçüde artırdığını ortaya koymaktadır. Özellikle revizyon cerrahisi gibi zorlu bir alanda, kaburga kıkırdağının diğer seçeneklere göre daha stabil ve tatmin edici uzun vadeli sonuçlar sunduğu kanıtlanmıştır.

Op. Dr. Alev Camcıoğlu, 1975 Kırcaali doğumludur. Saint Michel Fransız Lisesi sonrası, 2001’de Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Kulak Burun Boğaz ve Baş-Boyun Cerrahisi uzmanlığını 2008’de tamamladıktan sonra çeşitli illerde mecburi hizmetini yaptı ve askerlik görevini Genelkurmay Başkanlığı’nda gerçekleştirdi. İstanbul Hospital ve Nişantaşı Hastaneleri’nde çalıştı. Şu anda özel kliniğinde İstanbul, Türkiye’de burun estetiği alanında hizmet vermektedir.